0

Herşeyi bilen dayılar.

Posted by ernesto on 11:51 in , , , ,
Zamansız teyzelerin ardından bu gün ki yazımın baş kahramanıda dayılar. Artık yaşananlardan mı, yoksa geçmiş sayıdaki çokça yıldan mı kaynaklanır bilemiyorum ama dayılar (amcalar, dedeler) (genel olarak tüm dayılardan bahsediyorum yani sıfat olarak değil dayı kimliğine bürünmüş yabancılar dahil ) belli bir yaş sınırını aştıktan sonra kendilerinin herşeyi bildiği olgusuna kapılıp giderler.

İşin garibi de zamanla öyle sabit fikirli bireylere dönerlerki dediğim dedik çaldığım düdük kafasına bürünürler. Söyledikleri her şeyin doğruluğu asla sorgulanamaz ve değişemez. Bir dayı dünya kare derse karedir. Bunu değil sen Galileo bile ispatlayamaz.


Sanırım belli bir yaştan sonra bir aydınlanma oluyor ve bir beyin patlaması ile birlikte bilgi yığının içine düşünüyor insan. Yada bu kadar yaşadık, gezdik, gördük artık hala bir şeyleri yanlış biliyorsam bi bok olmaz benden durumundan da kaçış olabilir.


Bizler her ne kadar aksini söylesekde emin olun herşeyin doğrusunu yine dayılar bilir. Saygıdan elleri öpülesicesiceler sizi.

0

Kalabalık zamanları seçen teyzeler.

Posted by ernesto on 13:22 in , , ,
Çok çok uzun vakitler geçti bir şeyler yazmayalı (yazamayalı).
Son bir kaç gündür kısa bir iş durumu yüzünden sabahları ve akşamları İstanbulun azgın kalabalığını yeniden tadıyorum. Karşıya geçmek tam bile çile. Hele o metrobüs denen icat boşunu bulabilirsen binebiliyorsun. Bir de teyzeler var. Güzel teyzelerime buradan sesleniyorum: " yatın 1-2 saat daha da sonra yola çıkın ne işiniz var en kalabalık vakitlerde otobüslerde ey teyzeler." 
ekşiden şöyle bir alıntı yapmak isterim.

işe gidiş geliş saatlerinde metrobüse binen teyze

"yarım saat önce ve ya sonra yola çıkabilecekken en kalabalık saatte seyahat etmeyi seçmiş teyze. çünkü herkes ona zaten yer verecek. niye vermesin ki? neticede teyze o. oturması lazım. teyzeler daima oturmalı. onlar hiç ayakta kalmamalı. evde, yolda, hastanede... hep hep oturmalılar. oturmak süper bi şey."

Bunu görünce kafamda ampüllerin yanması bir oldu. Çünkü daha bu sabah bir teyze ile koyun koyuna idik. Onlarda insan niye böyle diyorsun diyenler olabilir lakin sevip saymadığımızdan değildir sitemim tam tersi sadece onları düşündüğümdendir.

Saygılar.

0

Şehir içi yolculuklar

Posted by ernesto on 03:29
Tekrar merabalar.
Uzunca bir süredir yazmak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bir konuya değinmek istiyorum bu gün.
Şehir içi yolculuklar.
Okul serüvenime ara verdikten beri nadir de olsa erken kalktığım vakitler gözüme şu çarptı. (İstanbuldan bahsediyorum burada ki eminim her yerde de böyledir bu durum ). Efendim sabah 7 de koskoca metroda, otobüste yada herhangi bir toplu taşıma aracında çıt çıkmaz adeta. Arada gelen horlama ve esneme sesleri, bir anda sarsıntıdan kendine gelip nerdeyim lan ben ben? sorusunu içinden değilde dışından sonran kişi seslerinden başka pek bi ses çıkmaz. Herkes te sıcak yataktan çıkmanın verdiği o adı konulamayn duygu mevcuttur.

Amma velakin aynı topluluk akşam 6-7 vakitlerinde bülbül kesilip şakıdamaya başlarlar. Aralıksız yol boyunca susan bütün insanlar bir anda 8 saatte evrimselleşip dillerini kullanma yeteneklerini adeta geliştirmişlerdir.

Bunun bir başka sebebide sanırsam sabah okula yada işe gidiyor olmak. Gözde büyütülen kocaman bir gün. Akşamda eve dönmenin verdiği o nahoş huzur olsa gerek.

Hiç uyumadım dün. Yağmurda öyle güzel yağıyor ki.

0

Hayatlar Üzerine

Posted by ernesto on 15:28
Bilmiyorum genelde nasıl oluyor ama bende sürekli olan bir vakayı anlatmak istiyorum bu gün. hani diyelim otobüste gidiyorsunuz. ama nasıl dolu otobüs tıklık tıklım içeride balık istifi edilmişiniz bir yanağınız cama yapışmış artık arkanızdan dayayanın haddi hesabı yok ( bu anlattıklarımın konuyla hiç bir alakası yok çok gaza geldim ondan yazdım ) derken sıkışık trafikte yanınızdan son model bir aracın içerisinde hayatlarının rahat olduğu her halinden belli 2 kişi bir dişi bir kişi geçip gidiyorlar ve ben bu gibi durumlarda bir anda hangi ortamda olursam olayıp oradan kopup direk o yanımdan geçen araştaki insanların hayatlarını dikizlemeye, düşünmeye başlıyorum. "Acaba nasıl bir hayatları var?" bu soruyu sokaktaki dilenci içinde, köprü altındaki şarapçı kerim abi içinde, uzun yol otobüslerinin camlarından bakanlar içinde, bombok bir havada otobüs beklerken önümden hızlıca giden araçların içindekiler içinde düşünüyorum. nasıl bir ruh hali nasıl bir kafaysa artık. çok takıyorum ben ya.

0

Müzik Üzerine.

Posted by ernesto on 18:17
Bu gün birşey anladım. dünya üzerinde dinlenmeyi hakedicek ne kadar fazla müzik yapan insan var ve biz bunların hiçbirinden haberdar bile değiliz. bazen bir arkadaş bazen bir reklam bazende bir film de duyduğumuz bir şarkı bir anda günün üzerinizdeki tüm etkilerini yok edip sizi bambaşka bir kafya sokabiliyor. yıllardır doom metalin öncülerini kendime baba bellemiş biri olarak son 2 senedir uğradığım post progressive değişikliğine değinmeden edemeyeceğim. benimde şans eseri denk geldiğim bir şarkıyla birlikte şu ana kadar dinlediklerimden bambaşka bir yer edinen Godspeed you black emperordan sonra hayatımda dinlemek istediğim beni asıl anlatan şeyin bu olduğunu anladım. sonrasında gelen god is an sustronaut da cabası zaten. ve benim sayemde artık dünyaya benim gibi farklı bir müzikal çerçeveden bakan tüm arkadaşlarımı ve sevgilimi ( eski sevgilim terk etti beni ) anmak isterim buradan. ve herkese şunu tavsiye ederim. bakın daha neler var bilmediğiniz.



bir şarkı daha ekliyeceğim ama şimdi nikotin krizine girdim.
bide 24mb şarkımı olur kardeşim ya.

0

Gidilien Yer

Posted by ernesto on 09:00
ilk tespit olarak yıllardır üzerinde düşündüğümüz birşeyden bahsetmek istiyorum ben şahsen. aslında bir tanıtım yazısı yazabilirdim amma velakin kafamda parlayan ampüllerin haddi hesabı matemetaiksel olarak yok.

bir örnekle açıklıyorum.
bundan 2 yıl önce istiklalden yukarı doğru çıkarken içilen alkolün ve saatlerce edilen muhabbetin miğdede yandırdığı açlık hissini bastırmak için tam meydandaki büfere doğru yönelmiştik. sonracığıma yanımda ki arkadaş kafasını kaldırmış bir yer arıyormuşçasına gireceğimiz yeri buıldu ve aha burası dedi.
lan dedim kendi kendime 15-20 tane büfe var şurada yiyeceğimiz 2 kelam yemek ne diye aranıyorsun ki girişte birine ye. ve inanırmısınız arkadaşın seçtiği yer o 15-20 büfenin içerisinde en dolu olanıydı. herneyse yedik ve çıktık.
sonra başka bir vakit başka bir arkadaşımla yine aynı vaziyette yürürken yine yemek yemek için o büfelere yöneldiğimizde bu sefer ben kafamı kaldırmış o gittiğimiz yeri arıyordum ki benim gibi bir koministe yakışmayacak hareketlerdi bunlar amma velaki yanımdaki arkadaşı eski ben kafasına sokup büfeye girdiğimizde şunu anladım ki isim böyle birşeymiş. Taksimdeki "Kızılkayalar" ı herkes bilir zaten. diğer büfeleri denemek bile o saatten sonra insanın aklından geçmiyor nedense ha en güzzel taksim burgeri onlar mı yapıyor? en güzel döneri? yoo alakası yok amma velakin bir yere ilk defa gidiyorsan sonralarıda oranın müdavimi oluyorsun nedensiz yere.

belki anlatmak istediklerimi tam anlatamadım. ilk tespitteki acemiliğime verin diyeceğim. amma anlayan anladı heralde.
hade öptüm yaladım yuttum. yanında yatıp kaymağa bal sürdüm .

Copyright © 2009 Hayatsal Tespitler Merkezi All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.